Çorum Evden Eve Nakliyat Alaca Evden Eve Nakliyat Bayat Evden Eve Nakliyat Boğazkale Evden Eve Nakliyat Dodurga Evden Eve Nakliyat Kargı Evden Eve Nakliyat İskilip Evden Eve Nakliyat Laçin Evden Eve Nakliyat Oğuzlar Evden Eve Nakliyat Mecitözü Evden Eve Nakliyat Çorum Evden Eve Nakliyat Osmançık Evden Eve Nakliyat Süngürlü Evden Eve Nakliyat Uğurludağ Evden Eve Nakliyat

petshop

Muğla escort

Ömer Sabri Kurşun
Köşe Yazarı
Ömer Sabri Kurşun
 

BİR TÜRKÜ BİR HİKÂYE

Beyaz giyme söz olur/ Siyah giyme toz olur Türkü: Türlü ezgilerle söylenen anonim halk şiiri nazım biçimidir. Söyleyeni belli olan türküler de vardır. Halk edebiyatının en zengin alanıdır. Anadolu halkı bütün acılarını ve sevinçlerini türkülerle dile getirmiştir. Halkın derdini, neşesini, dünya görüşünü yansıtır. Hecenin değişik kalıplarıyla oluşturulur. Belli bir ezgi ile söylenir. Türkülerin ilk söyleyeni zamanla unutulmuştur. Kuşaktan kuşağa ve yöreden yöreye aktarılırken gerek içeriğinde gerek yapısında değişiklikler meydana gelmiştir. Türkü: Büyük tarihi hadiseler karşısında halk kitlesinin sevinçlerini veya ümitsizliklerini; büyük şahsiyetler hakkındaki saygılarını veya nefretlerini; gençler arasında geçen hazin aşk hikâyelerini, millî hece veznini ölçü alan ve kalpleri fetheden mısralarla, derin bir muhteva içinde dile getiren edebî, aynı zamanda musiki bakımından ehemmiyete haiz olan bu kendine öz bestelerle söyleyen; dar manasıyla ise tarihi bir vesika mahiyeti gösteren Türk halk şiirinin en eski türlerinden biri… Halkın iç âlemini yaşatan, beşikten mezara kadar bütün yaşayışını içine alan en dikkate değer edebî mahsuller türkülerdir… Genel olarak türkü adını taşıyan manzumelerde değişmez bir ölçü ve şekil yoktur. Yalnız saz şairleri tarafından sanat düşüncesiyle meydana getirilen türkülerde belli ve değişmez bir şekil vardır. Uzun bir geleneğe bağlı olan bu türkülerde kavuştak (nakarat) bulunması şarttır. Her türkünün bir hikâyesi vardır. Türküler yazılırken başından geçen olaylara vurgu yapılır. Kültürümüzün önemli parçası olan türkülerimiz uzun yıllar boyunca söylenerek günümüze kadar ulaşmıştır. Her yörenin kendine has türküleri olabilir. Bunlardan biri olan herkesçe bilinen “BEYAZ GİYME TOZ OLUR” Türküsünün hikâyesi de sizlerin de ben gibi Google amcaya sorunca bulacağınız gibi şöyledir: Bu türkünün yakıldığı zaman ben henüz dünyada bile değilmişim. Bundan yüz sene evvel Ege sahillerinde düşman toprakları içinde kalan eski bir ilimizden Bolu'ya gelerek yerleşen bir ailenin üç kızı Cevriye, Fevriye ve Nevriye, yetiştikleri muhitin gelenek ve göreneklerine göre, daha mutaassıp ve tutucu olan Bolu'muzun gidişatına uyamamakta ve serbest hareket etmekteler. Onların bu hareketleri herkesin dikkat nazarını üzerinde toplamakta ise de onlar buna aldırış etmemektedirler. Anne baba da serbestliklerinde bir sakınca görmemektedirler. Üç kız süslü püslü giyinirler, o bölgede yaşayan zengin esnaflar kızlara gönül verir. Evli barklı adamlar üç kıza tutulurlar. Beraber vakit geçirir gezerler. Birlikte zaman geçirdikleri bir gün gençler kızların evine gider. O zamanlarda mahallelerin asayişinden sorumlu olan bekçiler sokaklarda gezerdi. Bir gece kızların evinden gelen sesler duyulur. Bekçi baskın yapmasıyla iki genç yakalanır biri kaçar. Saklanan genç er ya da geç yakalanarak hapse atılmak istenir. Affedilen delikanlı yaşadıklarından ders çıkartarak eşi ile birlikte bu türküyü yazmışlardır. Türküde diyor ya: Beyaz giyme toz olur / Siyah giyme söz olur Gel beraber gezelim/ Muradımız tez olur Biraz şairiz hepimiz aşk adına. Kalemin yazdığı değil kaderin yazdığı… Ne destanlar yazarız sessizce. Yürek yangınımız bazen bir kâğıtta bazen gözyaşında bazen bir türküye bazen de şarkıda takılır kalır... Dökülür hece hece, mısra mısra… Bazen kendimizi duyuramayız avaz avaz bağırsakta. Ne dosta, ne yar dediğimize… Bir şiir, bir şarkı, bir ağıt, bir türküde buluruz kendimizi. Bir soluk bir nefes anlatamadıklarımızı anlatırız onlarla... Kimi hüzün olur, kimi dert olur kalır içimizde… Ama sesi çıkmaz yüreğin. Çıra gibi yanarız da dilimize dolanan türküde, bir damla gözyaşında saklarız her şeyi… Kimse ilk günkü̈ gibi olmuyor. Sensiz yapamayan ağlayan gözler, baharı geçen çiçekler gibi gönülden solup geçiyor… Kimse kimsenin gönül dilinden anlamıyor, kime sorsan haklı. Haksız kalan yürekten sevenlerin gönlünde sönmeyen ateşler kalıyor... Kimse bilmez içimizdeki cehennemi… Kulaklar sağır, gözler kör, kalpler duygusuz. O nedenle ki dostlarım vakit kaybetmeyin eğer hayat yolunuz sevgi yolundan saptıysa acele edin ecele gitmeden... Ve şairin şu sözlerine kulak verin “Senden bir tane daha yok bu dünyada. Gülümsemeyi unutmayınız... Ve unutmayınız yanınızdaki kişi sizi mutlu ettiği sürece kalsın hayatınızda, zorlamayın kendinizi. Hayat rahat ve anlayışlı insanlarla ve hayat hak ettiği gibi yaşandığında güzel... Unutmayınız ki; aynı dili konuşanlar değil aynı duyguyu paylaşanlar anlaşabilir... Hayat güzel ve paylaşmaya değer... Sevgini hissettir ve hayatı paylaş. Bir gün gelir çok özlersin... Hani eskiden oturduğun o mahalle var ya orayı özlersin. Çocukluğunu özlersin. Senden gidenleri özlersin, en kötüsü de ne biliyor musun özlediklerinin hiçbiri geri gelmez sadece özlersin... Derler ki; Güzel bir kalp, insanın taşıyabileceği en ağır yüktür… Her günün bitiminde bir şeyler öğrenebiliyorsanız, ömrünüz size vazgeçilmez dostlar kazandırıyorsa, sabaha daha bir gülerek açabiliyorsanız gözlerinizi sakın büyüdüğünüze üzülmeyiniz. Bırakın günler sizde iz bıraksın, bırakın çizgileriniz ve aklarınız artsın, yeter ki yarınınız dünü aratmasın dostlar… Bugün yaşadığınız en güzel gün olsun, mutluluktan unutamayacağınız bir gününüz olsun ve yaşamın nefis tadını hissettiğiniz, umuda hoş geldin diyen dudaklarınız da tebessüm, ruhunuzda barış, sevgi şarkıları takılı olduğu güzel, mutlu ve sağlıklı bir Pazar gününüz olsun... Eğer ağlarsanız o da çok gülmekten olsun. Eeee daha ne olsun. Sevgiyle, sevdiklerinizle tüm kirlenmişliklerden uzak, mutlu gülen bir yüzle, sahte olmayan bir yüzle ve gülümsemeyle sevin sevilin, hayat sevince güzel ve diyelim her bir cümleye; bu ülkenin sahipleri yalnızca bu ülkeyi karşılıksız seve bilenlerdir… Olduğu gibi görünen, ya da göründüğü gibi olan herkese, gönül soframdan gönül sofrasına sevgi ve muhabbetler gönderdim… Hoş kalın hoşça kalın ama her dem sevgiyle dostça, aşkla, şarkılarla, türkülerle kalın kalın... Bir gün, bir yerlerde, görüşmek ümidiyle…
Ekleme Tarihi: 24 Aralık 2023 - Pazar

BİR TÜRKÜ BİR HİKÂYE

Beyaz giyme söz olur/ Siyah giyme toz olur
Türkü: Türlü ezgilerle söylenen anonim halk şiiri nazım biçimidir. Söyleyeni belli olan türküler de vardır. Halk edebiyatının en zengin alanıdır. Anadolu halkı bütün acılarını ve sevinçlerini türkülerle dile getirmiştir. Halkın derdini, neşesini, dünya görüşünü yansıtır. Hecenin değişik kalıplarıyla oluşturulur. Belli bir ezgi ile söylenir. Türkülerin ilk söyleyeni zamanla unutulmuştur. Kuşaktan kuşağa ve yöreden yöreye aktarılırken gerek içeriğinde gerek yapısında değişiklikler meydana gelmiştir.
Türkü: Büyük tarihi hadiseler karşısında halk kitlesinin sevinçlerini veya ümitsizliklerini; büyük şahsiyetler hakkındaki saygılarını veya nefretlerini; gençler arasında geçen hazin aşk hikâyelerini, millî hece veznini ölçü alan ve kalpleri fetheden mısralarla, derin bir muhteva içinde dile getiren edebî, aynı zamanda musiki bakımından ehemmiyete haiz olan bu kendine öz bestelerle söyleyen; dar manasıyla ise tarihi bir vesika mahiyeti gösteren Türk halk şiirinin en eski türlerinden biri…
Halkın iç âlemini yaşatan, beşikten mezara kadar bütün yaşayışını içine alan en dikkate değer edebî mahsuller türkülerdir… Genel olarak türkü adını taşıyan manzumelerde değişmez bir ölçü ve şekil yoktur. Yalnız saz şairleri tarafından sanat düşüncesiyle meydana getirilen türkülerde belli ve değişmez bir şekil vardır. Uzun bir geleneğe bağlı olan bu türkülerde kavuştak (nakarat) bulunması şarttır.
Her türkünün bir hikâyesi vardır. Türküler yazılırken başından geçen olaylara vurgu yapılır. Kültürümüzün önemli parçası olan türkülerimiz uzun yıllar boyunca söylenerek günümüze kadar ulaşmıştır. Her yörenin kendine has türküleri olabilir. Bunlardan biri olan herkesçe bilinen “BEYAZ GİYME TOZ OLUR” Türküsünün hikâyesi de sizlerin de ben gibi Google amcaya sorunca bulacağınız gibi şöyledir:
Bu türkünün yakıldığı zaman ben henüz dünyada bile değilmişim. Bundan yüz sene evvel Ege sahillerinde düşman toprakları içinde kalan eski bir ilimizden Bolu'ya gelerek yerleşen bir ailenin üç kızı Cevriye, Fevriye ve Nevriye, yetiştikleri muhitin gelenek ve göreneklerine göre, daha mutaassıp ve tutucu olan Bolu'muzun gidişatına uyamamakta ve serbest hareket etmekteler. Onların bu hareketleri herkesin dikkat nazarını üzerinde toplamakta ise de onlar buna aldırış etmemektedirler. Anne baba da serbestliklerinde bir sakınca görmemektedirler.
Üç kız süslü püslü giyinirler, o bölgede yaşayan zengin esnaflar kızlara gönül verir. Evli barklı adamlar üç kıza tutulurlar. Beraber vakit geçirir gezerler. Birlikte zaman geçirdikleri bir gün gençler kızların evine gider. O zamanlarda mahallelerin asayişinden sorumlu olan bekçiler sokaklarda gezerdi. Bir gece kızların evinden gelen sesler duyulur. Bekçi baskın yapmasıyla iki genç yakalanır biri kaçar. Saklanan genç er ya da geç yakalanarak hapse atılmak istenir. Affedilen delikanlı yaşadıklarından ders çıkartarak eşi ile birlikte bu türküyü yazmışlardır.
Türküde diyor ya:
Beyaz giyme toz olur / Siyah giyme söz olur
Gel beraber gezelim/ Muradımız tez olur
Biraz şairiz hepimiz aşk adına. Kalemin yazdığı değil kaderin yazdığı… Ne destanlar yazarız sessizce. Yürek yangınımız bazen bir kâğıtta bazen gözyaşında bazen bir türküye bazen de şarkıda takılır kalır... Dökülür hece hece, mısra mısra… Bazen kendimizi duyuramayız avaz avaz bağırsakta. Ne dosta, ne yar dediğimize…
Bir şiir, bir şarkı, bir ağıt, bir türküde buluruz kendimizi. Bir soluk bir nefes anlatamadıklarımızı anlatırız onlarla...
Kimi hüzün olur, kimi dert olur kalır içimizde…
Ama sesi çıkmaz yüreğin. Çıra gibi yanarız da dilimize dolanan türküde, bir damla gözyaşında saklarız her şeyi… Kimse ilk günkü̈ gibi olmuyor. Sensiz yapamayan ağlayan gözler, baharı geçen çiçekler gibi gönülden solup geçiyor… Kimse kimsenin gönül dilinden anlamıyor, kime sorsan haklı. Haksız kalan yürekten sevenlerin gönlünde sönmeyen ateşler kalıyor... Kimse bilmez içimizdeki cehennemi… Kulaklar sağır, gözler kör, kalpler duygusuz.
O nedenle ki dostlarım vakit kaybetmeyin eğer hayat yolunuz sevgi yolundan saptıysa acele edin ecele gitmeden...
Ve şairin şu sözlerine kulak verin “Senden bir tane daha yok bu dünyada. Gülümsemeyi unutmayınız... Ve unutmayınız yanınızdaki kişi sizi mutlu ettiği sürece kalsın hayatınızda, zorlamayın kendinizi. Hayat rahat ve anlayışlı insanlarla ve hayat hak ettiği gibi yaşandığında güzel...
Unutmayınız ki; aynı dili konuşanlar değil aynı duyguyu paylaşanlar anlaşabilir... Hayat güzel ve paylaşmaya değer... Sevgini hissettir ve hayatı paylaş. Bir gün gelir çok özlersin... Hani eskiden oturduğun o mahalle var ya orayı özlersin. Çocukluğunu özlersin. Senden gidenleri özlersin, en kötüsü de ne biliyor musun özlediklerinin hiçbiri geri gelmez sadece özlersin...
Derler ki;
Güzel bir kalp, insanın taşıyabileceği en ağır yüktür…
Her günün bitiminde bir şeyler öğrenebiliyorsanız, ömrünüz size vazgeçilmez dostlar kazandırıyorsa, sabaha daha bir gülerek açabiliyorsanız gözlerinizi sakın büyüdüğünüze üzülmeyiniz.
Bırakın günler sizde iz bıraksın, bırakın çizgileriniz ve aklarınız artsın, yeter ki yarınınız dünü aratmasın dostlar…
Bugün yaşadığınız en güzel gün olsun, mutluluktan unutamayacağınız bir gününüz olsun ve yaşamın nefis tadını hissettiğiniz, umuda hoş geldin diyen dudaklarınız da tebessüm, ruhunuzda barış, sevgi şarkıları takılı olduğu güzel, mutlu ve sağlıklı bir Pazar gününüz olsun... Eğer ağlarsanız o da çok gülmekten olsun. Eeee daha ne olsun.
Sevgiyle, sevdiklerinizle tüm kirlenmişliklerden uzak, mutlu gülen bir yüzle, sahte olmayan bir yüzle ve gülümsemeyle sevin sevilin, hayat sevince güzel ve diyelim her bir cümleye; bu ülkenin sahipleri yalnızca bu ülkeyi karşılıksız seve bilenlerdir… Olduğu gibi görünen, ya da göründüğü gibi olan herkese, gönül soframdan gönül sofrasına sevgi ve muhabbetler gönderdim… Hoş kalın hoşça kalın ama her dem sevgiyle dostça, aşkla, şarkılarla, türkülerle kalın kalın... Bir gün, bir yerlerde, görüşmek ümidiyle…
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve boradair.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.